Bir Sınav Sabahı

Dünyanın en anlamsız sessizliğine uğurladık bu sabah çocuklarımızı…

İki kalem, silgi ve kalemtraş,

1 milyon 30 bin çocuk vardı kapıda…

Farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip, apayrı hayatlardan çıkıp gelmişlerdi. Şanslı olan yüzde 20’lik kesim kitap okunan evlerde büyümüş, anne babası üniversite eğitimi alma imkanı bulmuştu, diğer yüzde 70’lik kesim ise bu olanaklardan yoksunken hazırlanmıştı bu sınava. Daha doğduğu gün eşitsizliğe uyanmıştı çocuklarımız.

Hepsi de sayısı bir elin parmağını geçmeyen okullara girmeyi hayal ediyorlardı. Bir yıl boyunca yaşadıkları yoğun bir koşturmanın son durağına gelmişlerdi.

Günde 8 saat soğuk sıralarda oturup ders dinlediler. Avantajlı kesim okul sonrası dershaneye gitti,orada da anlamadıklarını özel ders ile telafi etmeye çalıştılar. Ek derslere imkanı olmayanlar test çözdüler her gün saatlerce.

Mevcut sistem 14 yaşındaki bir gence en aktif olduğu dönemde tam bir yıl boyunca bir odaya kapanmasını söylüyordu. Bedenini unut, kendini unut, güneşi unut diyordu.  Hatta haftada 2 saat olan beden eğitimi dersleri bile kaldırıldı bazı okullarda. Yerine sınavda yer alan dersler getirildi.

 

Tek bir seneyle kısıtlı da değildi bu yarış bu koşturmaca. İyi bir liseye girmek için ilkokuldan test çözmeye başladı çocuklarımız.

14 yaşa dair ne varsa bir yıl ertelendi. Aşık olmasın, futbol oynamasın, gezmesin, hissetmesin istedik. Aklı dışarda kalmasın istedik ama içeriye de  sakın ha bakmasın… Aman “ben nasılım”diye sormasın istedik .İlk gençlik deneyimlerini yaşamaları için hiç zaman yoktu. Artık zaman kaç test sorusunu kaç dakikada çözebildiğinden ibaretti.

 

Yemek masasında sohbet ve şakalaşmaların yerini ciddi bir toplantı havasında geçen deneme sınavlarının sonuçları almıştı. Bu süreçte sinirler de gerildi çoğu zaman. Beklenti ve hırs büyüdü içimizde. Rekabet ve karşılaştırmalar yıprattı hem bizi hem çocuklarımızı.

Yorgundular… Kendi içlerinde anlamlandıramadıkları bir sorumluluğun yükünü taşımaya başlamışlardı. Duygu gelgitlerine engel olamıyor bir denge kuramıyorlardı. Yorgunduk… Çocuklarımızı inanmadığımız bir rekabetin içine sokmuştuk. Sustular zamanla. Anlatacakları o kadar çok şey varken…Sustuk biz de. Sistemin içinde çoktan kaybolmuştuk

Oysa çocuklarımızı özel kılan o kadar çok düşünme becerisi var ki! Zihinsel potansiyellerini gösterebilecekleri sayısız çalışma ve  proje. Liseye yerleşebilmek için sadece bir sınava giriyor olmaları ölçme ve değerlendirme sistemimizdeki büyük bir eksikliğe işaret ediyor.

Bu sınavın ölçemediği o kadar çok çocuk var ki…

Bir kalem, silgi  ve kalemtraş ile o sınava girmek yerine

Hayallerini çizseler

Kendi eğitim modellerini oluştursalar

Türkiye’de gözlemledikleri bir soruna çözüm bulsalar

Köylerdeki kadın nüfusu üretime nasıl katacağımızı düşünseler

Futbolda küfürü, adamcılığı, rüşveti çözmenin yollarını konuşsalar

Doğu’da tarlada çalışsın diye okula gönderilmeyen çocuklara nasıl yardım edebileceklerine kafa yorsalar

Olmaz mı?

Dünyanın en anlamsız sessizliğine gönderdik çocuklarımızı

Çoktan seçmeli soruların çocukları seçeneksiz bıraktığı bir geleceğe…

Post a comment


Have a question?